28 Ekim 2009 Çarşamba

Nevizade Geceleri


Giden her sevgilinin ardından
Hep biz olduk el sallayan
Haykırsak duyarlar mı sesimizi
Hangi sevdadan galip çıktık ki
Yürüyoruz sessiz ve kederli
Nevizade geceleri
İnletiyoruz hep çıkışında
İstiklal caddesini
Boşuna çekilmedi bunca çile
İçiyoruz gündüz gece
Haykırdık ama duymadı hiç kimse
Peşindeyiz heryerde
Zaten aşklar hep yalan dolan
Sonu hep acı hüsran
Bize her sevdadan geriye kalan
Sadece Galatasaray...

25 Eylül 2009 Cuma

Türkiye ve Su


"Su varlığına göre ülkeler sınıflandırıldığında; yılda kişi başına düşen ortalama kullanılabilir su
miktarı 1 000 m3’ten az olan ülkeler "su fakiri", 2 000 m3’den az olan ülkeler "su azlığı",
8 000 - 10 000 m3’ten fazla olan ülkeler ise "su zengini" olarak kabul edilmektedir. Bu çerçevede Türkiye, yaygın kanaatin aksine su zengini bir ülke değildir."


Su ile ilgili elime geçen bir bilgiyi sizinle de paylaşmak istedim..

12 Eylül 2009 Cumartesi

Atatürk'ün "Fikri Güç" Anlayışı ve Stalin


Gazi Paşa, Rusya Büyükelçiliğine bir soru soruyor. "Cumhuriyet Bayramımız dolayısıyla sizin lideriniz beni niçin kutlamadı?' O zamanın Büyükelçisi Karahan, Cumhurbaşkanları Kalinin kendilerini kutladığını söylüyor. Atatürk'ün cevabı müthiş; "Sizin Cumhurbaşkanınız, aynı zamanda önderiniz midir?' Cevap, "Hayır'. Atatürk soruyor; "Önderiniz kim?' Cevap; "Stalin'. Atatürk; "Öyleyse, o beni kutlayacak. Ben ülkemin hem Cumhurbaşkanı, hem önderiyim. Kalinin değil, bana kutlama mesajını Stalin göndersin' diyor.Büyükelçi Karahan, Atatürk'ün Stalin'i doğrudan aramasını isteyerek, bu işe karışmak istemediğini söylüyor. Atatürk de bunun üzerine: "Niçin ben ilk adımı atayım' dedikten sonra, tarihi cümleler geliyor:"Ben bunu ancak eşit şartlarda yapabilirim. Eğer beni kabul ettiklerini hissediyorsam yapabilirim. Başka türlü işlerine evet diyemem. Sizin biliyorum, güçlü ve mekanize edilmiş büyük ordunuz var ve ondan korkmuyorum, sizlerden korkmuyorum. Benim arkamda 18 milyon halkım var. Benim emretmem yeterlidir. Halkım arkamdan nereye isterse gelir. Ben çok zarar verebilirim, elbette bunu hiçbir zaman yapmam, çünkü benim sözüm, benim dostluğum gibi kutsaldır.'"Atatürk ile Büyükelçi'nin bu diyalogu "çok gizli" damgası ve "Stalin ile Molotov tarafından okunması" notu ile eklenerek Stalin'e sunulduğunu belirten Tural, Stalin'in Atatürk'ün sözlerini okuduktan sonra, "Dostumuz, Atatürk'ün sözleri ilgiyle, dikkatle okunsun" dediğini kaydetti.

O tarihlerde dünyanın yüreğini hoplatan Stalin'in Atatürk konusunda daima dikkatli olduğu, Atatürk ölünceye kadar Türkiye aleyhine hiçbir şeyi açıktan söylemediği gerekçesini, buradan aldığı hususunu arz edilir..

23 Ağustos 2009 Pazar

Yarim Yarim

Sevdan ile düştüm yaban ellere
Dalıp çıktım ateşlere küllere
Giyin demir çarık gel ardımsıra
Dağlara yollara çöllere

Diyardan diyara bir yol
Sor beni yarim yarim
Bul beni yarim yarim
Gör beni yarim yarim
Ah beni beni,

Sen kalem ol ben de kağıt
Yaz beni yarim yarim
Çiz beni yarim yarim
Çöz beni yarim yarim
Ah beni beni

Kurban olam kalem tutan ellere
Dertli dertli nağme çalan tellere
Yanık yanık türkü diyen dillere
Dağlara yollara çöllere

Diyardan diyara bir yol
Sor beni yarim yarim
Bul beni yarim yarim
Gör beni yarim yarim
Ah beni beni,

Sen kalem ol ben de kağıt
Yaz beni yarim yarim
Çiz beni yarim yarim
Çöz beni yarim yarim
Ah beni beni...

30 Haziran 2009 Salı

GRC Nedir?

Governance (Kurumsal Yönetim)
Kurumsal yönetim, bir şirketin yönetim kurulu, ortakları ve diğer menfaat sahipleri arasındaki ilişkiler bütünü olarak tanımlanabilir. Tarafların şirket üzerindeki haklarının ve sorumluluklarının dağılımını belirler. Şirketle ilgili konularda karar almanın kural ve prosedürlerini tanımlar. Şirket hedeflerinin, bu hedeflerin gerçekleştirilme yollarının ve performans gözetiminin oluşturulmasını disiplin, adillik, şeffaflık, bağımsızlık, hesap verebilirlik, sorumluluk, eşitlik, sosyal sorumluluk gibi iyi kurumsal yönetimin unsurlarını uygulayarak temin eder.
Risk Management (Risk Yönetimi)
Bir kuruluşun potansiyel riskleri tanımladığı ve iş hedefleri temelinde riskli konuları önem sırasına koyduğu süreci anlatır. Risk Yönetimi sürecinde, kuruluş çapında riski yönetmek ve etkilerini azaltmak üzere kurum risk unsurları ölçülür, raporlanır ve karar mekanizmalarında kullanılır ve kurum yapısına entegre edilir.
Compliance (Uyumluluk)
Sektörün gereklerinin yanı sıra, mevzuat, yasa ve yönetmeliklere uyumluluğu sağlamak üzere gereksinim duyulan politika, yöntem ve kontrollerin kaydedilip takip edildiği süreci tanımlar. GRC' yi oluşturan kavramlar bir bütünlük taşıyor. Kurumsal Yönetimin bulunmaması halinde, Risk Yönetimi ve Uyumluluk bir şey ifade etmiyor. Kısaltmanın herhangi başka bir düzen yerine GRC şeklinde tasarlanmış olmasının altında bu 'bütünlük' yatıyor. Kurumsal Yönetim, Risk Yönetimi ve Uyumluluk bir kuruluşun farklı bileşen takımlarının farklı sorunlarını çözen, birbiriyle son derece ilintili ancak birbirinden ayrı faaliyetler olarak önümüze çıkıyor

26 Haziran 2009 Cuma

King Of Pop


Efsaneler asla ölmez, yalnızca şekil değiştirirler.

23 Haziran 2009 Salı

Bu Nasıl Bir Dünya?


Az önce televizyonda bir haber izledim. Habere göre BM Gıda ve Tarım Komisyonu yaptığı açıklamada dünyadaki aç insan sayısının ilk defa 1 milyarı aştığını açıklamış.


Bilen var mı? Irak savaşı kaça patladı? Nobel ekonomi ödüllü Joseph Stiglitz ve bütçe sorunları uzmanı Harvard profesörü Linda Bilmes’in, 3 mart 2008’de yayımladıkları, ‘Savaşın Üç Trilyon Doları: Irak Çatışmasının Gerçek Maliyeti’ başlıklı eserde açıkladıklarına göre, Irak savaşının gideri üç trilyon dolara ulaşmış bulunmaktadır. Stiglitz ve Bilmes’e göre, Irak savaşının maliyeti 12 yıl süren Vietnam Savaşı’ndan daha fazladır. Kore Savaşı’nın giderinin ise iki katıdır. Birleşik Amerika Irak savaşına her ay, BM’nin yıllık bütçesine eşit 16 milyar dolar harcamaktadır. Yazarların hesaplamalarına göre 3 trilyon dolarla 8 milyon konut inşa etmek, 15 milyon profesör yetiştirmek, 530 milyon çocuğa sağlık hizmeti vermek, 43 milyon öğrenciye burs sağlamak, Amerikan halkını elli yıl boyunca sosyal güvenliğe kavuşturmak işten bile değildir. Birleşik Amerika’nın Afrika’ya yaptığı kalkınma yardımı ise yılda sadece 5 milyar dolardır. Çin bile bu konuda Amerika’yı geride bırakmak üzeredir. Söz konusu 5 milyar dolar ise Amerikan ordusunun on günlük masrafına eşittir.


Dünyada askeri masraflar için yılda 1 trilyon dolardan fazla para harcanıyor. Bunun 300 milyar dolarıyla azgelişmiş ülkelerin temel sağlık, eğitim, konut sorunları çözülebilir! Her gün 30 bine yakın insan açlıktan ölüyor. Avrupa’da sigara için 30 milyar, dondurma için 11 milyar dolar harcanıyor!


p.s. Temel DEMİR'e bu etkili çalışması için teşekkür ederim.
p.s.2 Sudan'da 1994 yılında çekilen bu fotoğraf Kevin Carter'a Pulitzer ödülü kazandırmış.

Uzay Yolu Oryantal Müziği


Dört duvar arasına kapanmaz ki,
Sendeki özgür ruh.
Ölünce parçalanmaz ki,
Bendeki özgür ruh.
Sevişe sevişe azalmaz ki,
Tendeki özgür ruh.
Kopyalayarak çoğalmaz ki,
Gendeki özgür ruh..

Efendim fırsatınız olursa Baba Zula'yı mutlaka canlı olarak seyredin. Grubun internet sitesine buradan ulaşılabilir.

22 Haziran 2009 Pazartesi

Ülkelerin Ar-Ge Yatırımları



Yorumsuz..



Kişisel Gelişim Uzmanlığı

Satış ile ilgili postumda, satış konusuyla ilgili bir sürü subjektif kitap bulunduğundan bahsetmiştim. Aynı durum kişisel gelişim konusunda da geçerli. Kişisel gelişim nedir? Kişisel gelişim uzmanı olmak için ne yapmak gerekir? Bu iki sorunun cevabı net bir biçimde verilemediği sürece kişisel gelişim işi sömürülmeye müsait bir alan olarak hayatımızda yer almaya devam edecek. Ülkemizdeki örneklerine bakıldığında, konuyla ilgili hiçbir akademik altyapısı olmayan insanların, "Bir zamanlar fakir ama namuslu bir genç vardı. Sonra çok çalıştı zengin oldu." temasını işleyen kitaplar yazarak isminin önüne "Kişisel Gelişim Uzmanı" sıfatını eklediğini görüyoruz. İşin ilginç tarafı ise yazdıkları bu kitapların yüzbinlerce baskısının satılıyor olması.
Kişisel gelişim konusunda kendini geliştirmek isteyenlere Daniel Goleman'ın, kendisinin ve bazı başka bilim insanlarının akademik çalışmalarını derleyerek oluşturduğu "Duygusal Zeka" adlı kitabını öneririm. Goleman'ın özgeçmişine buradan ulaşabilirsiniz.

Spor Kulüplerinin Ticari Yönetimi

Hep merak ederim, spor kulüplerinin yöneticileri kulüplere daha fazla gelir sağlamak için nasıl projeler üretiyor diye. 3 büyüklerden birinin yöneticisi olsam, yapacağım ilk icraatlardan biri kulübün adını taşıyan cafeler açmak olur. Önümüzde Starbucks gibi bir örnek varken, ortalama 15 milyon destekçisi olan kulüplerin bu işten çok karlı çıkabileceğini düşünüyorum. Sanırım önümüzdeki günlerde Fenerbahçe Kulübünün bu konuda bir çalışması olacak. En az taraftara sahip Beşiktaş'ın da biraz zorlansa bile bu işi kıvırabileceği kanaatindeyim. Galatasaray'a gelince, elindekilerin kıymetini en az bilen kulüp olan Galatasaray'ın bu konuda neler yapabileceği şüpheli. www.galatasaray.to forumunda yazan değerli arkadaşım gian'ın kendi blogunda konuyla ilgili bir yazı var. Arzu eden buradan okuyabilir.

Enki


Enki, Sümer mitolojisinde su, zeka ve yaratmanın tanrısıdır. Daha sonraları Babil mitolojisinde Ea olarak anılmıştır.
Enki'nin baş tapınağı Eridu'daki é-engur-ra yani "(su) derinliğin evi"dir. Enki, Me olarak anılan kutsal güçlerin koruyucusuydu.
Enki, Sümer panteonundaki tepesindeki 4 yaratıcı tanrıdan biridir. (Diğerleri Enki'nin babası olan Anu, Enlil'in annesi olan Ninhursag/Ki ve babası olan An'dır) Panteonda yeri An ve Enlil'den sonra gelmesine karşın zamanla An'ın önemini kaybetmesi ile 2 sıraya yükselmiştir. Sümer panteonunun en güçlü tanrısı Enlil olmasına karşın icra edici olan tanrı Enki idi. Bu yüzden Sümer destanlarında adına en çok rastlanan tanrıdır.
Su tanrısı olarak sınıflandırılmıştır. Sümer ülkesine bereket veren Dicle ve Fırat nehirleri Enki'nin penisinden fışkıran su ile oluşmuştur. İnsanı yaratan, tohumların yeşermesini, hayvanların üremesini sağlayan, en güçlü büyüleri yapan tanrı Enki'dir. Enki'nin resimlerinde keçi ve balık sıklıkla kullanılmıştır. Balık figürü zaman içinde su ya da nehire dönüşmüştür, bu yüzden nehirli tanrı da denilir.
Sümer mitolojisine değinmişken bir kitap önermeden geçmeyelim: "Samuel Noah Kramer - Tarih Sümerde Başlar". Konuyla ilgili herkes bu kitabı okumuştur sanırım ama yine de yeni başlayanlar için muazzam bir kaynak, tavsiye ederim. Kramer kitabında çalışmalarının önemli bir kısmını Türkiye'de yaptığını anlatıyor. Kitap ülkemizin sahip olduğu tarihsel mirası görmemiz açısından da gayet başarılı bir eser.

Yürü Ya Kulum!!


Allah'ın işine karışılmaz ama bu adamın sahip olduklarını görünce "Allah'ım neydi benim günahım?" diye sorası geliyor insanın. Tom Brady, herhalde bir erkeğin isteyebileceği herşeye sahip. Bazen merak ediyorum, bu adamın gelecekten beklentisi nedir diye.

Bekleme Modu ve Küresel Isınma

NTV'nin arşivinden bir haber:

Televizyon, müzik seti, uydu alıcısı, gibi gündelik yaşamda sürekli kullandığımız elektronik cihazları”Stand-by” yani bekleme modunda tutmak birçok insanın kolayına gidiyor, ancak bekleme modunda bırakılan elektronik eşyalar düşük bir miktarda da olsa elektrik harcamaya devam ediyor. Gelişmiş ülkelerde hane içindeki toplam elektrik tüketiminin %12’sini oluşturan “bekleme modu” tüketimi, küresel ısınmaya yol açan karbondioksit salınımının 20 milyon tonunun kaynağı olarak gösteriliyor.

Ekşi Sözlük

Eskiden insanların haklı da olsa, haksız da olsa fikirleri tartıştığı bir platformdu ekşi. Şimdi ise açılan başlıkların neredeyse yarısı cinsel içerikli konular üzerine yoğunlaşmış durumda. Keşke bu kadar yozlaşmasaydın, biz seni eski halinle sevmiştik.

21 Haziran 2009 Pazar

Üşengeçler İçin Kolay Hazırlanan Yemekler

Bugün ki menümüzde fırında tavuk, patates ve mantar var. Öncelikle marketten 4 parça ızgaralık tavuk but, 4 adet ortaboy patates, 1 paket mantar ve yanmaz fırın poşeti alınır. Tavukların -varsa eğer- derileri soyulur. 4 parça tavuk 250 dereceye ayarlanmış fırında yaklaşık 45 dk. ızgara modunda pişirilir. Tavukların üst tarafı kızardıktan sonra alt taraflarını çevirmeyi ihmal etmeyin. Tavuklar pişerken 4 patatesi soyun ve kızartmalık olacak şekilde dilimleyin. Dilimlenmiş patatesleri, yanmaz fırın poşetine atın, içerisine 1,5 çay bardağı sıvı yağ ilave edin. İsteğe göre çeşitli baharatlar da eklenebilir. Fırınınız boşalınca, ağzını sıkıca bağladığınız fırın poşetini, üzerine birkaç ufak delik açtıktan sonra fırına atın. Fırınınızı fırın moduna almayı unutmayın. Yaklaşık 30 dakika piştikten sonra poşeti ters çevirin ki patatesler homojen bir biçimde kızarsın. 15 dk. daha bekledikten sonra patatesleriniz de hazır olacaktır. Patateslerin pişme esnasında 1 paket mantarın yaklaşık olarak yarısını alın, yıkayın ve saplarını ayırın. Patatesleri çevirdikten sonra kalan 15 dakikalık sürede mantarları da fırına verebilirsiniz. Mantarları fırının ızgarasına, ağızları yukarı bakacak şekilde -aksi takdirde mantarların suyu fırına akar- dizin ve yaklaşık 15 dk. pişirin. Bu menü 2 kişiliktir.
Yemeğimiz hazır. Afiyet olsun.

"Çünkü"nün Gücü

Madem satışla ilgili bir yazı yazdık o zaman sizinle "Langer"in "Çünkü" kelimesi üzerine yaptığı bir çalışmayı da paylaşayım. Ben de bu çalışmayı Dr. David J. Lieberman'ın bir kitabında okudum. (224 sayfalık kitabın okumaya değer 5-10 sayfasından biriydi. Kitabın geri kalanı aşağıdaki postta anlattığım mucizevi teknikler (!) ve klişe bilgiler ile doluydu.)

Langer’in yardımcısı, fotokopi makinesi önünde sıra bekleyenlere “Affedersiniz, fotokopi makinesini kullanabilir miyim?” diye sorduğunda sırada bekleyen kişilerin yarıdan fazlası evet cevabını verdi. Yine aynı şekilde fotokopi makinesinin önünde sıra bekleyen kişilere Langer’in yardımcısı, “Affedersiniz, fotokopi makinesini kullanabilir miyim çünkü fotokopi çekmem gerekiyor” diye sorduğunda sırada bekleyenlerin neredeyse tamamı evet cevabını verdi. Fotokopi çekmek için tabiî ki fotokopi makinesi kullanılması gerekir. İnsanların verdikleri cevaplardaki bu büyük değişim manasız gibi görünse de aslında bilinçaltında aldıkları mesaj onların cevaplarını değiştirmelerini tetiklemiştir. İnsan olarak “Çünkü” kelimesinden sonra her zaman mantıklı bir açıklama geleceğine dair kendimizi o kadar çok şartlandırırız ki, “Çünkü” kelimesinden sonra gelen cümlenin içeriğine bakmaksızın onun geçerli bir gerekçe olduğuna inanırız. “Çünkü” kelimesinden sonra gelen cümlenin hiçbir önemi yoktur. Bizim için önemli olan “Çünkü” kelimesini duymaktır. Bu kelimeyi duyunca adeta Pavlov’un köpeği misali kendimizi mantıklı bir açıklama geleceğine şartlandırırız.

4 Adımda Satış Başarısı

Kitapçılara gittiğiniz zaman "Müşterinize satış yapmanın 100 sihirli yolu" gibi birbirinin aynısı yüzlerce kitap bulmanız mümkün. Bu kitapların ortak noktası, yazarın kişisel deneyimlerini anlatmasıdır. Bu sebeple objektif değil, subjektif yöntemleri anlatır. Subjektif yöntemler, kişiden kişiye değişiklik gösterebileceği için bu kitapların size temel bilgiler haricinde çok fazla katkısı olmayacaktır. Bir mühendis olduğum için, bana göre etkinliği istatistiksel olarak ispatlanmamış hiçbir mucizevi yöntem (!) geçerli değildir. İşte bu noktada bir çalışma diğerlerinden ayrılıyor. Neill Rackham ve ekibi tarafından 35000'den fazla satış görüşmesi incelenerek oluşturulmuş "4 Adımda Satış Başarısı" adlı bu kitap, satış işine objektif bir bakış açısı kazandırıyor. Satış işini istatistiksel olarak inceleyen bu kitaptaki önerilerin satışlarınızı artıracağı kanaatindeyim. Tabi öneriler düzgün bir biçimde uygulanırsa...

Honeymoon Suite

Yaz geldi, sevgilileri bir heyecan bastı. Malum yaz ayları düğünler için ideal aylar. Alternatif bir balayı düşünen çiftler için Maldivler'den bir seçme... Bu adresi ziyaret ederek gerekli bilgileri alabilirsiniz.

p.s. Maldiv halkının Müslüman olduğunu ve ülkeye içki sokulmadığını unutmayın. Her ne kadar giderken yanınızda alkollü içki götüremeseniz bile otellerde alkol serbest. Ayrıca Maldivler halkının Türklere karşı da ayrı bir sempatisi olduğunu söylüyor gidenler. Türkiye'ye vize uygulanmaması pozitif olmakla beraber Maldivler'e Türkiye'den en az 1 aktarma yapılarak gidilebilmesi biraz can sıkıcı.